28 Kasım 2012 Çarşamba

Başlangıç 10. Kısım -Bitmek Bilmeyen Sorular-


Kış, ufaktan şehri terk etmeye başlamıştı bu zamanlarda. O soğuk yalnızlık, yerini baharın kalabalık sıcaklığına bırakıyordu yavaşça. Kışlıklar toplanıyor, yerini mevsimlik ince giysiler alıyordu. Mahir’in içine de bahar gelmeye başlamıştı. Yalnızlıktan üşüyen, hatta buz tutan kalbi ısınıyordu giderek. Yıllardır özlemini duyduğu küçük bir gülümsemeyi Ali’nin yüzünde görmüştü. Sadece Ali değildi aslında Mahirin içini ısıtan. Başka bir şey daha vardı sanki ama bilmiyordu sebebini. Belki de biliyordu. Ama bilmemek ona iyi geliyordu, belki de korkuyordu bilmekten, korkuyordu belki de başkasını sevmekten. Hem Nermin vardı. Yoktu ama vardı düşüncesinde de olsa, Nermin hep vardı. Karısıydı Meleğinin annesiydi. Ona nasıl ihanet ederdi. İhanet miydi ki bu? Yoksa kendine haksızlık mı ediyordu Mahir? Ya da etmiyor muydu? Sorular… Sorular… Sorular… Hep aklını kemiriyor, geceleri uyutmuyordu bu adamı. İçinde dolaşan bu ateş bir yüreğinde bir beyninde yanıyordu. Bu ateş günden güne büyüyor yakıyordu Mahir’i. Korkuyordu yanmaktan. O’da herkes gibi hayatına devam etmek derdindeydi. Aklını kemiren sorulardan kurtulup normal bir insan olmak istiyordu.
Geçen yıllar iyice tedirginleştirmişti Mahir’i. En ufak kararları bile kılı kırk yararak alıyordu. Kaldı ki böyle bir şeyi düşünecek ne aklı vardı nede cesareti. Bir ışık görse belki değişirdi düşüncesi, ama işin sonunda bir dostu kaybetmekte vardı. Her gece uykuya dalmadan önce, aklında bir düşünce daha vardı artık. “Dila”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder