Dila kendi evine geçip ilk iş
sobanın içinden akşamdan kalan külü boşalttı. Birkaç kuru tahta parçası ve ufak
çapta kömürü kovaya yerleştirip daha çabuk yanması için içerisine biraz da gaz
yağı döküp kibriti çaktı ve sobayı alevlendirdi. İçine biraz daha kalın kömür
atıp oğlunu almaya geçti. Çocuk çoktan uyanmış annesini sormaya başlamıştı bile.
Dila Ali’yi alıp hemen eve geçti. Annesi ile o günkü özlemi giderdikten sonra
Dila oğluna süprüz hediyesini verdi. Annesinin yardımı ile mor ve parlak renkli
ambalajın fiyonklarını çözdü. Kutudan çıkan gemiyi görünce ufaklık sevinçten
havaya uçtu. Hemen annesinin boynuna atladı ve tatlı bir öpücük kondurdu. Sanki
oğlundan bir hediye almış gibi sevindi Dila bu öpücük karşısında. Hemen
banyodan leğeni alıp içine su doldurdular. Geminin pillerini takıp düğmesine
bastılar. Gemi sanki oyuncak değil, okyanusta yol alan bir gemi edası ile
yüzmeye başlamıştı. Evdeki çamaşır leğeni Ali’nin okyanusu olmuştu o gece.
Yatağa annesi ve gemisi ile girdi Ali. Belki de rüyasında kendini kaptan olarak
görecekti. Ali Kaptan.
Ali gemisini çok sevmişti. Hatta
ona bir isim bile vermişti. “Demir Balina”. Alinin dünyasındaki gemi o kadar
büyük ve güçlüydü ki, en büyük dalgalar, en güçlü rüzgarlar bile yenemezdi onu.
“Demir Balina” en büyük fırtınalarda bile yoluna devam edebilirdi.
Ali yine annesinin işte olduğu
bir gün, Sabiha Teyzenin evinde leğene su doldurmuş “Demir Balina” sı ile
oynuyordu. Oyuna öyle kapılmıştı ki. Kendini bir anda uçsuz bucaksız bir
okyanusta buldu. Kaptanı olduğu “Demir Balinası” ile okyanusta seyrederken bir
fırtına patlayıverdi. Günlük güneşlik olan hava bir anda karardı, adeta gece
olmuştu. Dalgaların boyu giderek büyüyor, “Demir Balina” sanki küçülüyordu.
Dalgalar elleri varmışçasına gemiyi tutuyor, havaya kaldırıyor ve suya
atıyordu. Fırtına öyle büyüktü ki gemi adeta bir top gibi oradan oraya savrulup
duruyordu. Ali Kaptan dümeni tutmakta zorlanıyordu. Fırtına o kadar
şiddetlenmişti ki, deniz sanki tüm öfkesini kusuyordu. Ali Kaptan gemisini
bırakmıyor, tayfalarına direktifler veriyordu.
- Tayfalar yelkenleri toplayın!
- Motorlara tam güç verin!
- Güverteyi boşaltın!
- Herkes görev yerine!
Dalgalar bir biri ardına gemiye
çarparken Ali Kaptan her birini alt etmeyi başarıyordu. Sonunda Ali Kaptan’ın
“Demir Balinası “ fırtınaya galip
geliyordu. Kapkaranlık olan hava yeniden açmış ve yerini güneşe bırakmıştı. Az
önce çıldırmışçasına “Demir Balina” yı döven deniz şimdi uslu bir çocuk gibi
sakin duruyordu. Tam bu sırada Sabiha Teyze içeri Ali’nin yanına geldi.
- Ali oğlum bu ne hal?
Sırılsıklam olmuşsun! Hemen çıkaralım üstünü, üşütüp hasta olacaksın. Sen
hastalanırsan annene ne derim ben sonra. Yaşlı kadın alelacele çocuğun üstünü
değiştirdi. Oyuna kendini fena kaptıran Ali’nin kıyafetleri sırılsıklam
olmuştu. Annesi de gelmek üzereydi. Dİla eve geldiğinde, Sabiha teyze durumu
bir bir anlattı. Mutfakta yemek hazırlarken Ali’yi odada yalnız bıraktığını ve
gemisiyle oynadığını söyledi. Dila’ nın kendine kızmış olduğundan çekinip
başını öne eğdi. Dila yaşlı kadını kırmadan tamam Sabiha teyze çocuk bu olur
sen dertlenme dedi. Evine yan daireye geçti. Saat sekiz olduğunda Ali soğuk
soğuk terlemeye başladı. Ufaklık titriyordu, yavaş yavaş ateşi de çıkmaya
başlamıştı. Hemen sirkeli su yapıp, bir bezle alnına ve koltuk altlarına sürdü,
bekledi ama ateşi düşmedi. Ne yapacağını bu saatte kime gideceğini düşünürken
aklına komşusu ve o güne kadar hiç konuşmadığı ve sadece selam verdiği Mahir Bey
geldi. Saate baktı saat 21.25’ i gösteriyordu. Düşündü bir an ama yapacak başka
bir şeyi de yoktu. Hemen alt kat komşusuna gitti durumu anlattı. Mahir,
tereddüt etmeden yardıma koştu. O gün Dila, Ali ve mahir için yeni bir
başlangıçtı. Ama hiç biri bundan haberdar değildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder