16 Ekim 2012 Salı

Başlangıç 7. Kısım -Mantık mı? Gönül mü?-


Öğleden sonra üç sularıydı saat. Parkta kitap okumaya dalmıştı Mahir. Elinde kitap, kahverengi ince kareli desenli paltosu ve yine kahverengi tonlarında kasketiyle adeta bir dedektifi andırıyordu. Bir tek piposu eksikti ağzında. Gözünde babadan kalma eski yuvarlak bir gözlük vardı. Yazıları eskisi gibi seçemiyordu besbelli. Allah’ tan babasından kalan tek şey olan gözlük tam onun gözüne göreydi.
Kış mevsiminin sert geçtiği buralarda dışarı çıkmak akıl işi değildi. Hele ki tam mevsimin ortasında. Yılın bu zamanında nadiren yüzünü gösteren güneş, o gün yine yüzünü göstermiş, hava nispeten daha sıcak olmuştu. Anneleri havaya aldanmayıp çocuklarını salmamışlardı yine de sokağa. Kışın bir pazar gününü öğleden sonra parkta kitap okuyarak geçirmenin keyfi tartışılamazdı Mahir için.
Saatine şöyle bir baktıktan sonra, vaktin epey bir geçmiş olduğunu fark etti. Neredeyse tüm öğleden sonrasını parkta geçirmişti. Kitabın kaldığı sayfasına işaret koyduktan sonra eve doğru yürümeye başladı. Apartmanın önüne geldi. Kapıyı açtı. Kendi dairesine girmeden yine üst kat komşusuna uğradı. O kahvaltıdan sonra dostlukları iyice ilerlemişti Dila ile Mahir’ in. Artık bir birlerine hitap ederken sıfatları kaldırmışlar sadece isimleriyle seslenin olmuşlardı. Ufaklıkta epey sevmişti Mahir Amcasını. Uzun  yıllar yalnız yaşayan bu adam ilk defa bu kadar yakındı kalabalığa. Yaklaşık on yıldır ne bir ses ne bir seda vardı evinde. Yaklaşık on yıldır sessizlik konuşuyordu, yalnızlık dinliyordu her seferinde.
Kış mevsiminde nadiren yüzünü gösteren güneş, Mahir’inde hayatına doğmaya başlamıştı artık. Penceresinden içeri giren ışık, evin her köşesini dolaşıyor ısıtıyordu bir bir her yeri. Hayat başka güzel olmaya başlamıştı sanki. İçinde tatlı bir heyecan vardı. Uzun zamandır tatmadığı, neredeyse unuttuğu bir duyguydu bu. Nermin’ den sonra ilk kez böyle olmuştu. Kalbi başka bir şey söylüyordu artık. Ama itiraf edemiyordu bunu kendine. Kabullenmek istemiyor gibiydi. “Nermin” diyordu aklı. “Dila” diyordu kalbi. Ama o aklına değil, kalbini dinlemek istiyordu bu sefer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder